kuşlar

Güzel sanatlar şehri “Kız Kulesi”

16 Aralık 2016Doğa gezgini, , Standard

Bir güne çok şey mi sığdırmak istiyorsun?

Öyleyse kuşların sesinde doğan güneşle güne başlamalısın. Çalar saati hiç kurmam. Bahçemde bir çift kumru her sabah şarkılarıyla beni uyandırıyor. Bu şehrin sabahlarını çıktığım yollarda daha bir seviyorum. Bazen de yolları seversin, seni nereye çıkartacağını yolda giderken beklersin sana gelecekleri. İstanbul’da yaşayıp da şehrin simgesini karşına alıp, gün batımını izlemeyi ertelediğini yolda öğrenirsin. Gün batımına kadar hayatı kaçırmadığın noktalarda olma düşüncesi de enerji verir sana. Şehir içinde tramvayla yolculuk yapmak bazen asansörde olma hissi bazen de uzaya doğru gittiğin hissini veriyor. Hiç uzaya çıkmasan da bu yabancı duyguyu nasıl bilebilir insan?

15 yaşlarında genç bir delikanlının yanında boş yer var, hızlıca geçip oturuyorum. Toplu taşıma araçlarında boş yer bulmak keyifli bir mutluluktur. Delikanlının okuduğu kitap dikkatimi çekiyor. Elinde yaprakları bin yıllık yıpranmış yeni bir roman okuyor. Yaşlı iki çift geliyor ve hemen yer veriyor onlara. Omuzunda büyük spor çantası ve elinde açık tuttuğu kitabı ayakta okumaya çalışıyor. İlgiyle okuyan ve saygılı gençleri gördükçe umut dağlarım daha bir büyüyor. Yolda zamanın çabuk akmasına yardım etmenin en güzeli, yanında okuyacağın kitap bulundurmaktır. Stanley Wolpert’in yazdığı “Gandi’nin Tutkusu” adlı kitabı açıyorum. Lider ve bilge insan Gandi’nin yaşam mücadelesini anlatan bir çift söz “Özgünlüğün ekmeği sert olur”. Kitapta bu büyük liderin politik dehasını, ahlaki vizyonunu ve tutuştuğu iktidar kavgası ne kadar şiddetli olursa olsun önceliği rakibini anlamaya ve sevmeye vermesini gözler önüne seriyor. Son durağa yaklaşıyorum, kitabımı kapatıp inmek için kapıya doğru yaklaşıyorum. Denizi görmeden yaşamayan biri olarak, sahilden geçip denizle ilgili tarihi bir yerin içinde olma isteğim ateşliyor beni Deniz Müzesi’ne.

Deniz Müzesi Beşiktaş iskelesinin hemen yanında. Müze keşfedilmeyi bekliyor. Ne yazık ki bu müze çok kişi tarafından bilinmiyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olan müze, ilk olarak 1897 yılında Kasımpaşa’da bir binada açılıyor. İkinci Dünya Savaşı süresince eserlerin iyi korunabilmesi adına bir süre eserler Anadolu’ya gönderilse de savaş sonrası yeniden İstanbul’a getiriliyor. Bugünkü bulunduğu yere 1961 yılında taşınıyor. Denize ve tarihe meraklı insanın uğrak yeri oluyor. Türkiye’nin hem en büyük, hem de ilk deniz müzesi olma ünvanına sahip. Müzede Dünya’nın en eski kadırgalarından saltanat kayıklarına kadar oldukça ilgi çekici parçalar var. Öğlene kadar müzede tarihle yaşayıp sonrasında boğaza karşı harika demlenmiş büyük bardakta çayımın tadını çıkartıp Beşiktaş’tan ayrılıyorum. Beni terk etmeyen tutkum tiyatroyla buluşma anım.

Tiyatro mevsiminin perdeleri kapanmadan, Cevahir Tiyatro Salonu’nun ön koltuğunda kendimi buluyorum. Sevdiğimiz yerlere gitme yolculuğunda vakit ne çabuk suya karışıp da geçiyor. Ne yol yoruyor ne de seni bulan hikâyeler. Tiyatro oyunu “Bersisa” Mevlevilikle ilgili sırları bulmaya talip olan bir akademisyenin hikâyesini anlatıyor. Oyunun başından sonuna kadar hayatı sorgulatıyor. Ne de güzel söylüyor oyunun sonunda “Kendi gönlünü kurda yediren aydınlıkta nasıl kalsın”. Oyun sonrasında Şişli’den Üsküdar’a geçmek için metrobüsü kullanıyorum. Boğaz köprüsünden bin kere geçmiş olsam da her geçişimde içimdeki beyaz martı kanatlanıyor. Ve kısa bir süre sonra hikayeleriyle yüreğimdeki yuvasına tekrar dönüyor. İstanbul’um güzel sanatlar şehrim. Tarihiyle simgesi olmuş sanatın karşısına geçip batan güneşi en iyi nerde izleyebilirim? Elbette ki Üsküdar sahilinde Kız Kulesi karşısında.

Üsküdar sahilinde Feti Paşa Korusu’ndan başlayarak parkların içinden geçip objektifime takılan özgür kuşları çekiyorum. Öylesine sosyaller ki yanlarında dakikalarca oturup onları izlememden rahatsız olmuyorlar. Deniz kenarında güvercinler, serçeler ve martılar “birlik lokmalarını” paylaşıyorlar. Bir arada barış içinde yaşama sanatının güzelliğini insanoğluna hatırlatırcasına.

Sahil boyunca ilerledikçe Tütün Depoları sol tarafımda kalıyor. Mimari yapı, ticari gelişmelerle işlevini yitirmiş görünse de tarihe tanıklığıyla dört cephe duvarı ayakta duruyor. Pencereleri ışığa açılmış, Işık hatları ile boşlukları şehre nefes aldırıyor.

Sahilde ilerlerken gün batımının bana getirdiği Kız Kulesi… Muhteşem manzarada, Kız Kulesi’nin karşısında çay bahçelerinde tembellik haklarını burada kullananların rahatlığına imrenmemek mümkün mü? Bu şehrin artık her köşesi insanlarla dolup taşıyor. Hiçbir şey aynı kalmıyor. Şehirlerde öyle. Gökdelenler çıkmış gökyüzüne. İnsanlar şehirde nefessiz kalmış. İnsanları arkada bırakıp denizin üzerinde parlayan güneşle Kız Kulesi’nin karşısında kalabalıklar içinde batan güneşleyim. İlham ve huzur yağıyor gönlümün akan nehirlerine. Manzara karşısında deklanşöre basmaktan hiç yorulmayan parmaklarım. Kız Kulesi’nin sağ arka tarafında Galata Kulesi ve ikisinin de sağında batmaya yüz tutmuş güneş. Kız Kulesi ve Galata uzaktan bakıyorlar birbirlerine. İki kavuşamayan sevgili gibi. Ve hep uzaktan sevmişler birbirlerini. Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun da dediği gibi:

İstanbul deyince aklıma kuleler gelir
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır
Ama şu Kız Kulesi’nin aklı olsa
Galata kulesine varır
Bir sürü çocukları olur.

Kız Kulesi’nin geçmişine tarihi kaynaklardan baktığımızda;

Asya ile Avrupa’nın kesiştiği noktada Boğaz’ın ve İstanbul’un 2500 yıllık tarihine tanıklık eden Kız Kulesi, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir. MÖ 24 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahiptir. Bazı Avrupalı tarihçiler buraya Leander Kulesi derler. Kule hakkında pek çok rivayetler bulunmaktadır. İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar birçok işlev yüklenmiştir. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir. Kız Kule geçmişten geleceğe en çok da düşlere yol göstermektedir. Kule 2000 yılında restore edilerek, artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekân haline dönüştürülmüştür. Kız Kulesi’ne ulaşım Salacak ve Ortaköy’den sandallarla yapılmaktadır.

Çok eski tarihi geçmişi olan Kız Kulesi, bir zamanlar, Boğazdan geçen gemilerden vergi alınmak maksadı ile kullanılmıştır. Kule ile Avrupa Yakası boyunca büyük bir zincir çekilmiş ve gemilerin Anadolu Yakası ile Kız Kulesi arasından geçişine verilmiştir. Bir süre sonra Kule, zinciri taşıyamamış ve Avrupa Yakasına doğru yıkılmıştır. Kuleden suyun içine bakıldığında yıkıntıları görülmektedir.

Kız Kulesi tarih boyunca pek çok efsaneye de konu olmuş. Kız Kulesi ile ilgili olarak en sık anlatılan hikâyelerin başında Hero ve Leandros’un ölümsüz aşk hikayesi gelir.

Hikâye; Ovidius’un kaydettiği bir aşk hikâyesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu hikâye, Hero’nun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero, Afrodit’in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır. Yıllar sonra Afrodit’in tapınağında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Delikanlının ateşli ve hüzünlü bakışı Hero’yu etkiler. İki aşık, yıllardır birbirlerini tanıyorlarmış gibi, bu kısacık zaman diliminde, kalplerinin artık başka bir insan için çarpmayacağını anlarlar. Birbirine aşık olan iki genç, Leandros’un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar.

Kız Kulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder. Leandros’un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir günde Hero’nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros, Boğaz’ın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kız Kulesi’nden Boğaz’ın sularına bırakır.

Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız Kulesi ismini vermişlerdir.

Tarihi eserleri, sanatı, hikayeleri ve insanlarıyla beni her zaman şaşırtıyor bu şehir. Okuyan gözlerinizin yanında sanatın, doğanın ve tarihin içinde gezen gözlerinizin de olmasını dilekliyorum.

Hatice KÖSE

İnsan Kaynakları Yönetimi Dergisi
http://ikydergisi.com/makale/guzel-sanatlar-%C5%9Fehri-kiz-kulesi/1438

 

Bir Cevap Yazın