Kuş sahili…

Kuşların kanatları olsa da… Her varlık nerde olursa olsun toprağa muhtaçtır. Toprak da canlılara muhtaç, ne de olsa her canlı toprağın tuzudur.

İstanbul, dört gözle beklediğimiz ilk karını döküyor. Fotoğraf makinemi kapıp Albatros Sahili’ndeyim. Fotoğrafçı ışıkla çizen kişi demektir. Kendi perspektifini kendi geçmişinden gerçekleştirir. Karların ve sahilin içinde bugünkü modelim kuşlar… Canlılar içinde kuşlara ayrı bir merakım var. Kanadı yavruyken kırılmış, muhabbet kuşum vardı. Adı Ayiçi. Dışarda yaşaması ve kendine bakması mümkün değildi. Eve aldım. Bir yıldır bakıp büyüttüğüm Ayiçi iyi göründüğünü düşündüğüm bir günde aniden hayatını kaybetti. Sesini, varlığını, canlı renklerini, tatlı canını özletiyor. Kuşların doğasına yaşam biçimine ve kanatlarına hayranım. Kuşlar havada kürek çekiyor. Her yükseliş bir inişle bitmek zorunda, Albatros gibi büyük bir kuş iseniz. Kuşlar bu kadar hafif kalmayı nasıl beceriyor?

Kemiklerin içi memelilerinki gibi dolu değildir. Uçmak enerji gerektirdiği için kuşlar hep açtırlar ve hayatlarını her zaman yiyecek arayarak geçirirler. Her canlının beyni olmak zorunda. Yemek bulmak, neslini devam ettirmek ve hayatta kalmak için. Albatros Sahili’nde, Albatros kuşlarını görmek mümkün değil. Yıllar önce terk edip gitmişler ve adını bırakmışlar sahile. Buraya martılar, güvercinler, kargalar, kumrular ve serçeler ev sahipliği yapıyor. Albatros kuşlarının yaşam hikayeleri etkileyici. Tek eşli  tür olması çok romantik ve büyüleyici. Literatüre baktığımızda; Albatros kuşları hayatının ilk senelerinde anne ve babası tarafından beslendiğini görüyoruz. Bu aşamada anne ve baba albatros, yavruları için uzun süreler boyunca deniz üzerinde avlanırken yavru kuş da karada kalmaktadır. Hayatının bu dönemlerini oldukça yalnız geçiren yavru Albatros, kanatlanıp uçabilecek olgunluğa ulaştıktan sonra eşini bulana kadar da tek başına yaşıyor. Eşini bulduktan sonra bırakmıyor ve hayatının kalanını onunla geçiriyor. Hatta eşi öldükten sonra ise başka bir eş arayışına girmemesi ve yakından tanıdığı yalnızlığına geri dönmesi soylarını tükenme tehlikesine kadar getirmiştir. Bu güzel kuşlar tek eşlilikleri, mükemmel kanatları ve uzun aylar boyunca su üstünde kalabilmeleri sebebi ile insanların hayranlığını kazanmışlardır… Sahilde çok fazla güvercin görüyorum. Objektifimin önünde pantomime başlıyorlar. Dansla ve yemekle meşguller, yaklaşmamdan çok rahatsız olmuyorlar. Kuşlar arasında şehirde insanlarla yaşamaya en çabuk adapte olan kuş türü güvercinler. Kuşlar arasında en saf olan da güvercinler; beyinleri strateji geliştirme yeteneğine sahip değil. Balıklar bile göl kenarında su içen güvercinleri avlayabiliyor. İnsan, akıp giden zamanın şekil verdiği bir varlık. Zamanın insanların dilini, örfünü, düşünme ve yaşam biçimini değiştirmesi onun tabiatındadır. Fotoğraf çekerken, 80’li yaşlarında bir amca yaklaşıyor. Sormadan hikayesini anlatmaya başlıyor. Yıllar önce yurt dışına çıkmış ve biriyle tanışmış. Aynı frekansta olduklarını anlamışlar. Evlenmişler ve bir süre sonra eşinin kanser olduğunu öğrenmiş. Yaşadıkları ülkede etleri çok pişirmeden yiyorlardı, bunun etkisi olabilir diyor. Doktor, eşi için 6 ay ömrü kaldığını söylemiş. Ceketinin cebinden çıkardığı küçük defterinden eşine yazdığı şiirlerden okuyor. Hikaye öylesine akıcı ki aceleniz olsa da gitmem gerekiyor diyemiyor insan. Albatros Sahili’nde evi varmış ve eşinin rahatsızlığından dolayı İstanbul, Büyükçekmece’ye dönmüşler. Eşine çok iyi baktığını, iyi beslendiklerini, günde iki kez yürüyüşe çıktıklarını ve eşinin ömrünü 6 aydan 16 yıla uzatabildiklerini söylüyor. Ve şuan bekliyorum, yaşlanmaktan başka bir şey yapmıyorum diyor. Hoşça kalın diyerek vedalaşıp ayrılıyorum yanından. Her insanın bir hikayesi var. Yaşam hiç kimse için kolay değil. Herkesin deneyimden geçtiği bir süreç oluyor. Sağlıkla ilgili imtihanlar ise yaşamda en zor olanlardan. Kanser vakalarını artık çok yakınlarımızda olanlardan da öğreniyoruz. Stres, sağlıksız beslenme, genetik ve kanımızın kansere yatkın olması bunların hepsi faktörler arasında. Bilimsel araştırmalara göre, kanser, alerji ve astıma zerdeçal yemenin iyi geldiği kanıtlanmış. Zerdeçal her gün düzenli olarak tüketilirse 6 ay sonra kanserle mücadele eden genin geliştiği gözlemlenmiş. Hava soğuk, karlı ve ıslak. Parmaklarım deklanşöre basmaktan buz tuttu. Sahilde küçük bir Kafeye atıyorum kendimi. Türk Kahvesi içilir bu manzarada. Ayrıca kahvenin insan beyni üzerinde faydaları geliyor aklıma. Uyanıklık, motivasyon, enerji… Ve müthiş kokusu. Buranın denizi, uzun yürüyüş yolu, sanat sokağı, açılan kafeler, yol kenarlarında kurulan stantlar ve küçük parklar insanları buraya çekiyor. Büyükçekmece’nin ve yakın ilçede yaşayan insanların nefes aldığı, sosyalleştiği önemli bir merkez olmuş Albatros Sahili. İlkbahar, sonbahar ve kış aylarında Albatros Sahili coşkun dalgalarıyla daha hareketli lakin sahil kesimi yalnızca bu mühitte oturanların gelmesiyle daha dingin. Sahilin bu halini seviyorum. Yazın çok fazla insan çekiyor ve kalabalıklar kaosa dönebiliyor. Yoğunluğuyla İstanbul’un merkez ilçelerinden farkı kalmıyor. Hiç bir şey insanı hayal kurmaktan alıkoyamaz… İflah olmaz keşif tutkunu iseniz, yeni tatlar, sevdiğiniz lezzetler, yeni bir kitap, yeni bir yer görme, yeni şiirler okuma-yazma, yeni tiyatro oyunları görme, yeni bilgiler edinme… Hayalini kurup harekete geçmenizi kim engelleyebilir ki. Kendinize kuşlu bir sahil bulun. Kitabınızı okuyun, yürüyüşünüzü yapın, meditasyonunuzu yapın, sahip olduğunuz güzelliklere şükür duanızı edin ve üzerine bir de kahve için. Kahvesiz hayat olmaz …

 

Bir Cevap Yazın